Wednesday, January 9, 2008

Sokak çocuğunun yakarışları


Kızılay’ın Bakanlıklarında, üst geçitlerden birinde
Önünde üç selpak bir çocuk oturuyordu.
Türkiye’nin başkentinde, başkentin kalbinde
Kalabalıklar bu olaya seyirci kalıyordu.

Kalbim burkuldu göz göze gelince
Görmezden geldim şuursuz biri gibi.
Kalemimi aldım hemen eve gelince
Düşündüm, hissettim o çocuk gibi.

Eğer annem beni bırakmış olsaydı
Duygu ve düşüncelerim nasıl olurdu?
Eğer o çocuk benim yerimde olsaydı
Bu satırların sonuna ne konulurdu?

“Hayata ıssız sokaklarda başladım
Merhamet sözlerini hiç işitmedim.
Siz çocuklarınızı sevdiğiniz anlarda
Ben soğukta titredim, yiyecek dilendim.

Zamanla kurudum yapraklar gibi,
Tatlı uykuyu denedim, ölümüne.
Okyanus açığında atılmış taşlar gibi
Gittikçe daha da battım, daha derine.

Fikir bulamadığınız için zihninizde
Ben yiyecek aradım tenekelerde.
Yer veremediğiniz için gönlünüzde
Ölüme çare aradım biçareliğimde.

Siz anne şefkatini doyasıya yaşadınız,
Ben de yaşadım ama tatlı rüyalarda.
Oyuncaklarınız vardı, oyun oynadınız,
Bende oynadım ama pembe hülyalarda.

İnsanlar, kabul etseniz kardeşliğimizi.
Benim bu durumumda hiç suçum yok ki.
Bize de açsanız kalbinizi ve evinizi,
Taptığınız putlardan bir hayır yok ki.

Putlarınız; şan-şöhret, makam ve para
Böyle olduğu sürece günlerim kara
Nefse köle olmaktır, en derin yara
Yara tedavi edilirse gerisi gelir sonra

Ah anneciğim, bırakmasaydın beni!
Hiç iyi olmadım talihsiz günden beri.
Vücudum, bir kemik ve onu örten deri,
Bu halim, bencilliğin tabii zaferi.

Güneş ışını gözlerime dökülüyor,
Çileli yeni güne yine merhaba.
İnsanlar bakışını benden saklıyor,
Toplumun ayıbı benim galiba.”

(06.01.07)

1 comment:

Enes said...

Meğer benim gibi düşünenler varmış. Güzel bir çalışma.

http://eneskeles.blogspot.com/2007/12/muhasebe2.html