Friday, January 4, 2008

İçimizdeki çocuk














Çocuk, varlıklar arasında en masum ve temiz olanıdır. Riya, onun semtine henüz uğrayamamış, büyüklerin maskelerle oynadığı çıkarcılık oyunlarına aklı henüz erememiştir. Kendisine ait pembe dünyası vardır ve o dünyada vahşilere katiyen bir yer yoktur. Herkesin içinde öyle bir çocuk var ki, ölene dek saffetini korur ve zaman zaman kendi iklimine ait nağmeleri fısıldar. Çocukların birbirine benzemesini sağlayan birçok unsur vardır. Bu unsurlardan bir tanesi, belki de onların kaderidir.
Bu çocuğun başından geçirdiği bir hikayesi var ki, sizlerle paylaşmak istedim.. Sahip olduğu tek şey, aşkıydı çocuğun. Onu da birisine vermek, hediye etmek istiyordu. Önce ninesine gitti, çünkü en çok onu sevindirmek istiyordu.
— Nineciğim, aşkımı sana vereyim mi? diye sordu.
Yaşlı nine safi torununu şefkatle bağrına bastı sonra da başını okşayarak;
— Ben kalıcı değilim ki, vakit çok yaklaştı. Yakında buralardan gideceğim. Aşkını beraberimde götürürsem sen yaşayamazsın. En iyisi, sen onu başkasına ver, dedi.
Fazla zaman geçmemişti ki, ninesi vefat etti çocuğun. Geriye annesi ve babası kalmıştı. Çocuk annesine gitti;
— Anneciğim, aşkımı sana vereyim mi? diye sordu.
Annesi, çocuğa zarar gelmesini istemediği için, bu teklifi kabul etmedi;
— Ben alamam, ama sen onu iyi koru, ihtiyacın olacaktır, dedi.
Böyle olunca, çocuk babasına gitti, ama babası da annesinin dediğini tekrar etti.
Fazla zaman geçmemişti ki, çocuk dünyada yalnız kaldı. Ayakkabılarını giydi ve evinden çıktı. Patika bir yolda küçük adımlarıyla yürümeye başladı. Bir hayaller ülkesinin son kızına rastladı ve ona vermek istedi aşkını. Ancak, güzellik şahikası çocuğun yüzüne gülümseyerek;
— O çok sıcak, ben onu taşıyamam, dedi.
Çocuk yoluna devam etti. Yolda bir çiçeğe rast geldi, ama çiçek solunca niyetini gerçekleştiremedi. Bir kelebek başına kondu, ama sonra uçup gittiği için yine umudu boşuna çıktı. Güneşe vermek istedi ama gece olunca güneş kayboldu. Geceleyin en çok parlayan yıldıza vermek istedi, ama o da sabah olunca yitiverdi. Derken bahar geçti kış geldi. Kış gelip geçince tekrar bahar geldi. Bu şekilde mevsimler tekrar etti, yıllar geçti. Aşkının sürekli taze kalmasını istediği için, sıcaklarda, soğuklarda korudu onu, ona bir zararın dokunmasını istemedi.
Çocuk böylece yeryüzünü dolaştı ama sonunda aradığını buldu. Sahip olduğu biricik varlığını aradığına takdim etti. Titrek bir sesle, çatlamış dudaklarından;
— Acizim, aciz olanı istemem. Fakirim, fakir olanı istemem. Faniyim, fani olanı istemem. Bir Yar-ı Baki isterim, başkasını istemem. Hiç ama gerçekten bir hiçim ama varlığı bütünüyle isterim, sözleri döküldü.
Çocuğun avuçlarında, her ne kadar korumaya çalışmış olsa da, biraz tozlanmış, biraz kirlenmiş ve biraz da çatlamış minik kalbi vardı. Çocuğun sahip olduğu ve hediye edebileceği tek şey kalbiymiş.

No comments: